Pages

21 Haziran 2015 Pazar

ÇALIŞAN ANNE





Uzun zaman oldu yazamıyorum.
Önce bahar aylarının başlamasıyla gönül yayları gevşedi sonra  İzmir'de ufak bir 19 Mayıs tatili yaptık ve akabinde işe girdim derken çok uzun zaman geçti yazmayalı.
Haberler içinde en önemlisi artık çalışan bir anne oluyor olmam tabii! Ailecek hem çok heyecanlıyız hem de stresliyiz aslında. Arya doğduktan sonra gönüllü çalıştığım bir aylık Çocuk ve Aile Gelişim Merkezini saymazsak ya da öğrenciliğimi(çünkü esnek bir programdı!), 30 aydır sabah 09:00/18:30 arasında işte olmak nasıl bir duygu unutmuşum, canım Arya ise o kreşe giderken bile benim hep evde onu bekleyeceğimi sanarak büyümüş. Üstesinden geliyoruz lakin ilk hafta yaşadıklarımız şunu dememe sebep oldu! Küçükken daha kolay bırakılıyor galiba! Çünkü bazen öyle cümleler kuruyor ki kaldırmakta ve durumla yüzleşmekte zorlanıyorum. Kendime küçükken daha kolay bırakılıyor galiba diyerek avutmaya çalışıyorum. Çünkü sadece ağlıyor, eee genelde bebekler  ilk 6 ay ağlar o da arada kaynıyordur falan diyorum! Ama kim bilir ne kadar zor, avuç içi kadar çocuğunu birine emanet etmek!
Malumunuz Türkiye’de iş hayatında çalışma çeşitliliği çok fazla değil örneğin; home office çalışmak giderek artan bir eğilim olsa da alışık değiliz! ya da işimiz buna elverişli değil, özellikle beyaz yakalı bir çalışansanız part time çalışma imkanınız neredeyse yok ya da sabah erken geleyim akşam erken çıkayım gibi farklı çalışma şekillerine milletçe alışık olmadığımız için bir de bunun üzerine rekabetçi ortam gibi bir çok farklı konu üst üste gelince anneler işleri ve çocukları arasında seçim yapmak durumunda bırakılabilir  - yok bunu bu şekilde ifade etmeyi doğru bulmuyor!!! Şöyle söylersem daha doğru olacak, anneler çocuklarıyla dolu dolu zaman geçiremeden, anneliklerini anlayamadan 6 ay sonra iş başı yapmak zorunda kalıyorlar.
Ve bir vicdan muhakemesi başlıyor! Değiyor mu? Sorunun cevabı kişiye göre değişir aslında kimimiz çocuklarımızla sürekli birlikte olmak ve onun her ihtiyacını görmek isteyerek kariyerini annelik üzerinden şekillendiriyor, kimimiz ise çalışmak mı kariyer mi derken tüm ömrünü geçirip gidiyor, kimimiz hayata gerçekten kariyer odaklı bakıyor bunu tartışmıyor bile ve izni bitmeden çalışmaya başlıyor ( böyle kişilerle çalıştığım için çok iyi biliyorum)
Yukarıda sıraladığım senaryolardan hangisi başınıza geliyor olursa olsun. Ortak olarak gördüğüm şey ağlayan bebeğin ardından yaşanan vicdan azabıdır çünkü dinlediğim tüm hikayeler ‘’ben evden çıkarken çok ağlıyor’’ ile başlıyor ve arkasından gelen detaylar genelde üç beş birbirine benziyor. 
Peki, biz de durum nasıl? Malumunuz Arya’yı 6 aylıkken bırakmadım, 2,5 yaşına geldi ve ben çalışmaya başladım. Değişen hiç bir şey olmadı! Ağlamaların yerine yüzüme tokat gibi çarpan sözleri oluyor. 
‘’Anne ben okula gidicem sen evde kal, tamam mı?’’  diye başlıyor sonrasında ‘’Niye işe gidiyorsun?’’ ‘’Sen para kazanma?’’ ‘’Görüşmeye ben de geleceğim?’’ ‘’ Çalışmanı istemiyorum’’ daha sıralayamadığım neler neler! Yavaş yavaş sözlerin dozu azalıyor, duruma alışmaya başlıyor bizim kız.
O sebepten durumu mümkün olduğunca sakin tutmaya çalışıyorum. Vicdan yaptın mı diye soranlara ‘’ hayır’’ diyebiliyorum kim ne derse desin! ( Bizim ülkede senin yerine konuşan birçok insan olduğu için adım caniye çıkabilir her an!) 
Hem anne, hem eş, hem üreten birey olmayı önemsiyor hatta kendi paranı kazanmanın değerinin ne demek olduğunu geçtiğimiz 30 ayda çok iyi anladım diyebilirim size! Eğer böyle kriterleriniz varsa ister 6 aylık olsun ister 30 aylık iş hayatına nereden başlarsanız başlayın sağduyunuzun sizi bırakmayacağını düşünüyorum. Sürece adapte olma ve çocuğunu yönlendirme gücünü kendisinde bulacaktır. ‘’Çalışmak zorundaydım’’ ifadesini başka şekilde yorumlayacaktır diye düşünmekteyim.
Bir de hatırlarsanız bizim zamanımızda çalışan anne çocuklarının ( ben de onlardan biriydim!) bazı artıları olurdu, mesela neler?

*Sizin bir yedek anahtarınız olur mutlaka hatta boynunuza astığınız silginin yanına ikinci bir iple anahtarı asılan arkadaşlar vardı.
* Evde tek başına kalmaya alışık olduğu için bu çocuklar öyle her komşu ziyaretine, ev gezmesine gitmez! Kendi sevdiği kişilerin evine gitme hakkına sahip olurlar genelde. Anne baba ev gezmesine gittiğinde evin tek bir hâkim vardır!
*Yaşıtlarından önce devlet işleriyle muhatap olan çocuktur çalışan annelerin çocukları! Bu çocukken çok sıkıcı gözükse bile büyüyünce annen elektrik faturasını sana ödetti diye içinden sessizce teşekkür etmişsindir.
*Eğer anne eve geç geliyorsa eve arkadaşlarını doldurma lüksünde olurdu.
*Ola ki annenizin iş yerine gittiniz herhangi bir sebepten, o zaman izle sen eğlenceyi tüm mesai arkadaşları seni sırayla sulu sulu bir öper, hatta bazıları bir de harçlık, çikolata falan verirlerdi.
Yaaa benim zamanımda böyle bir şeydi çalışan annenin çocuğu olmak aslında hiç fena değildi bence. Ama şimdi değişen devirle o kadar kolay değil çalışan anne ve çocuğu olmak. İşin hem maddi hem duygusal hem de fiziksel boyutuyla mücadele etmek gerekiyor özellikle büyük şehirde yaşıyorsan.
Aldığın paranın ev temizliği,  kreş ya da bakıcıya gitmesiyle, üreten bir birey olma anne olma arasında gidip geliyorsun.
Hiçbirimizin işi kolay değil aslında hangi seçimi yaptığımızın da bu noktada önemi kalmıyor. Asıl olan hangi yolu seçersek seçelim çocuklarımıza onları her koşulda sevdiğimizi onların dışında da ayrı bireyler olduğumuzu doğru şekilde aktara bilmek diye düşünüyorum.

Bol gülüşlü günler…




   

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Mrs. TikiTaka©