22 Temmuz 2013 Pazartesi

Anne Baba Olmak








“Kelebek bir defa kanatlandı mı, bir daha asla tırtıl haline gelmez”
Colin Wilson


 Bu haftasonu anne ve baba olarak konumuz “ne çabuk büyüyor bu çocuk”idi. Küçük doğdu halbuki, aldığımız hiçbir kıyafet olmadı kendisine Lohusalıktan olsa gerek herşey üstüne bol geliyor diye bile üzülmüştüm:) şimdi fotograflara bakıyorum da zaman ne kadar çabuk geçip gidiyor.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Huysuz Olan Kim Bakalım

Bazı bebekler, diliniz söylemeye varmasa da ‘zordur,mızmızdır,ağlaktır,şikayetçidir,nazlıdır’ yani huysuz’dur. Bu huysuzluğu anne babanın daha kabulleneceği şekle çevirecek olursak ı bebekler ‘ hassas ilgi isterler’ . Sürekli olarak hareket halindedirler. Siz onu beşiğine veya herhangi bir yere yatırırsınız, ancak onlar bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle kıpır kıpırdır, maalesef mızıldanmaları tükenmez; yatırırsınız çığlığı basar, oturtursunuz kollarınıza gelmek için ağlarlar. Ancak kucağınıza aldığınızda susarlar...







Ebevyenleri bebeği sakinleştirmek için elinden geleni yapmayı denerler ama eğer bebeğin karakterinde huysuzluk varsa öncelikle anne baba şöyle bir geriye yaslanıp durumu kabullenecek. Bu bir eksiklik ya da zeka belirtisi değil yani ne iyi ne de kötü birşey. Evet insanın kendi bebeğine huysuz demesi maalesef kolay değil ki ben bunu çok çok iyi biliyorum ancak bu bebeğinizin huyu. Nasıl bebeğiniz sarışın ya da esmer olmuş önemi yoksa bunun da bir önemi olmuyor olmalı ve bebeğinizin ve kendinizin huzuru için durumu biran önce kabullenip , kendinizi ve bebeğinizi fazla zorlamadan bebeğinize göre yaşamaya başlamalısınız.
Doğal ebeveynlik ekolünün öncülerinden Dr. Sears hayatımıza sokmuş ‘hassas ilgi isteyen bebek’ kavramını, çok da iyi etmiş doğrusu. Kitabı çözüm olmasa da insan en azından okudukça yalnız hissetmiyor, kendi hatasıymış gibi görmüyor durumu ve sakin bir kabulleniş başlıyor. Yani en azından ben de öyle oldu diyebilirim. Şöyle ki, Arya zor bir bebek. Öyle beşiğine koy tepesine de oyuncağını as , oyuncak dönüp durdukça o da ona baksın hiç olmadı. Nasıl ilk 15 günlük evreyi atlattı gözler kocaman acıldı bizimde maratonumuz başladı, evin içinde dolanmalar beşikten alıp, ana kucağına koymalar, bacaklarımın üstünde yastıkta yatırmalar ama hepsinde illa ki bir ten teması olması gerekti. Arya aşırı ağlayan bir bebek olmadı() ama aşırı itirazcı olduğu eğer onun istemediği birşeyi yapıyorsan örneğin kafasına şapka veya bere takmak istiyorsan hemen gözlerini sana diker ve başlar ıhhhh ıhhhh diye direnmeye. Veya oturmaya başladığı sıralarda hele yanından ayrıl ‘nereye gidiyorsun hemşerim dercesine iki kolunu açıp, küçücük ellerini yumruk yapıp iki yana sallayarak ıhhh ıhhhh’ diyerek seni yanına oturturdu.Bir dönem bebek arabasına itiraz etti, kendisini Mei Tai ‘de tasıdık – gerçi bu durumdan ne ben ne Alican şikayetçiydi, bir dönem gündüz uykularında itirazları vardı anne kucağı haricinde hiçbir yer de yatmak istemezdi. Kısacası kendisi birazcık zor bir bebek, hiçbir zaman mutsuz değil, gülücükleri bol, güldü mü gözlerinin içi güler ama bizim balık kız koptu mu tam kopar. Hal böyle olunca ben gene verdim kendimi okumalara ve o zaman karşılaştım Dr. Sears ve ‘fussy baby’ kavramıyla, dilimize ‘hassas ilgi isteyen bebek’ olarak çevrilmiş, önce kitabı sipariş ettik ve kitap gelene kadar Arya’nın davranışlarını izlemeye başladık, bazı yönlerden özellikler Arya’ya uymasa da, Arya’nın beklentilerini anlamak açısından bize çok yardımcı oldu.

Peki Dr. Sears hassas ilgi isteyen bebek profilinin başlıca özellikleri nasıl tanımlamış:

• Aşırı hassastırlar: Bu bebekler çevrelerinde olup bitenin tamamıyla farkındadırlar ve ani değişikliklerden hiç hoşlanmazlar. Arya jetlag olmadı ama Kanada’ya geldiğimiz ilk 1.5 ay ağlamasını buna yoruyorum, alışamadı yavrucak.
• Sürekli kucak isterler Durmaksızın hareketlilik bu bebeklerin hayat biçimidir. Onlar her zaman kollarda ve göğüstedirler ve nadiren yatakta yatmayı kabul ederler. Öyle, besleyip altını değiştirdikten sonra yatağına yatırılmak asla onların tarzı olamaz. Sürekli kucakta taşınmak ya da ellerinden tutularak yürütülmek isterler. Kucağa alındıklarında ise en sevdikleri pozisyonu alana dek uzunca bir süre kıvranırlar. Kendilerini arkaya atma eğilimleri vardır, bu yüzden taşırken özel bir dikkat gerektirirler. Arya sürekli kucak istemedi ama her istediğinde sağolsun belli etti, anlaması kolay oldu.
• Kendi kendilerine rahatlayamazlar Bu bebekler kendi kendilerine sakinleşemez ve uyuyamazlar. Annenin kucağı koltuk, memesi emziktir onlar için. Babanın göğsü de yatak... Ancak sallanarak, pışpışlanarak, gezdirilerek sakinleşir ve uyurlar. İyice dalmadan, pozisyon değişikliğini hemen fark ederler ve yaygarayı basarlar. Ani bir ses, odanın ısısı, ışığın az yada çok olması, üstüne örtülen battaniyenin değiştirilmesi bile onların uykudan uyanmasına neden olabilir. Uyku,anne kucağı,anne memesi bize uyuyor.
• Sürekli ilgi isterler Düzenli yemek ve uykunun programlanması gibi terimler de bu bebekler için çok uzaktır. Kendi yataklarında yatmayı kesinlikle reddederler. Uyuyabilecekleri tek yer anne babalarının yanıdır ve geceleri sık sık uyanırlar. Gündüzleri ise nadiren uyuyarak anne babalarını ödüllendirirler. Her iki ya da üç saatte bir emzirilmek isterler. Genellikle memeden geç kesilmekle şöhret yapmışlardır. Bırakılsa üç yaşına kadar emebilirler. Yemekleri ise özel bir tören gerektirir. Birkaç lokmadan sonrasını yedirmek neredeyse imkansızdır ve öyle her şeyi yemezler. Seçicidirler! Bu bize kısmen uyuyor.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Akıllı Telefonlu Anneler




Kanada’ya geldiğimizden beri ben ve Alican uzun zamandır bırakmış olduğumuz sosyal medyaya biraz biraz ısınmaya başlamıştık ki Gezi Parkı olayları aile hayatımızın gündemine bomba gibi düştü. Yeri geldi bir elimizde Arya, bir elimizde telefonlarımız, facebook ve twitter’da paylaşım yapar olduk.
Günlük hayatlarımızın ayrılmız bir parçası olan telefonlar, elektrikli ev aletleri, baz istasyonları, vb. başta yorgunluk, hafıza kaybı, kanser ve beyin tümörü gibi daha birçok rahatsızlığa neden olabiliyor.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Ey Emzik?!?!?!






 Nereden bilebilirdim ki senin güçlü emme güdüsü olan bebeklerin annelerinin kurtarıcısı olduğunu. Daha önceleri çocuğun ağzına susturucuyu takıyorlar diye düşünürken, özellikle Kanada’ya geldiğimiz ilk günlerde emzik kullanan bebeklere gıptayla bakar hale gelmiştim. Çünkü Arya’nın gaz sancıları bitmiş olmasına rağmen günün büyük bir çoğunluğunu ağlayarak geçiriyordu, tam 1.5 ay ağladı, yeri geldi sabahtan akşam yatana kadar, yeri geldi 45 dakika artık ağlamaktan kıpkırmızı olana kadar. İşte o zamanlar ilk günlerde uzak durduğum emzikten, acaba sakinleşir mi rahatlar mı diye, medet umsam da küçük hanım emzik kullanmayı tercih etmedi – hala emzik yerine iki ayaklı emzik olan beni tercih ediyor. Ama ben çaresizlik içinde çırpınırken kendime güzel bir emzik koleksiyonu yaptım. Aslında İstanbul’da zaten Arya’nın emzik kullanmayacağını anlamıştım ancak serde acemi annelik olunca, bir umutla acaba damaklı mı kullanmalıyım, kauçuk mu derken koleksiyonu yapıvermişim.
Mrs. TikiTaka©