17 Temmuz 2013 Çarşamba

Huysuz Olan Kim Bakalım

Bazı bebekler, diliniz söylemeye varmasa da ‘zordur,mızmızdır,ağlaktır,şikayetçidir,nazlıdır’ yani huysuz’dur. Bu huysuzluğu anne babanın daha kabulleneceği şekle çevirecek olursak ı bebekler ‘ hassas ilgi isterler’ . Sürekli olarak hareket halindedirler. Siz onu beşiğine veya herhangi bir yere yatırırsınız, ancak onlar bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle kıpır kıpırdır, maalesef mızıldanmaları tükenmez; yatırırsınız çığlığı basar, oturtursunuz kollarınıza gelmek için ağlarlar. Ancak kucağınıza aldığınızda susarlar...







Ebevyenleri bebeği sakinleştirmek için elinden geleni yapmayı denerler ama eğer bebeğin karakterinde huysuzluk varsa öncelikle anne baba şöyle bir geriye yaslanıp durumu kabullenecek. Bu bir eksiklik ya da zeka belirtisi değil yani ne iyi ne de kötü birşey. Evet insanın kendi bebeğine huysuz demesi maalesef kolay değil ki ben bunu çok çok iyi biliyorum ancak bu bebeğinizin huyu. Nasıl bebeğiniz sarışın ya da esmer olmuş önemi yoksa bunun da bir önemi olmuyor olmalı ve bebeğinizin ve kendinizin huzuru için durumu biran önce kabullenip , kendinizi ve bebeğinizi fazla zorlamadan bebeğinize göre yaşamaya başlamalısınız.
Doğal ebeveynlik ekolünün öncülerinden Dr. Sears hayatımıza sokmuş ‘hassas ilgi isteyen bebek’ kavramını, çok da iyi etmiş doğrusu. Kitabı çözüm olmasa da insan en azından okudukça yalnız hissetmiyor, kendi hatasıymış gibi görmüyor durumu ve sakin bir kabulleniş başlıyor. Yani en azından ben de öyle oldu diyebilirim. Şöyle ki, Arya zor bir bebek. Öyle beşiğine koy tepesine de oyuncağını as , oyuncak dönüp durdukça o da ona baksın hiç olmadı. Nasıl ilk 15 günlük evreyi atlattı gözler kocaman acıldı bizimde maratonumuz başladı, evin içinde dolanmalar beşikten alıp, ana kucağına koymalar, bacaklarımın üstünde yastıkta yatırmalar ama hepsinde illa ki bir ten teması olması gerekti. Arya aşırı ağlayan bir bebek olmadı() ama aşırı itirazcı olduğu eğer onun istemediği birşeyi yapıyorsan örneğin kafasına şapka veya bere takmak istiyorsan hemen gözlerini sana diker ve başlar ıhhhh ıhhhh diye direnmeye. Veya oturmaya başladığı sıralarda hele yanından ayrıl ‘nereye gidiyorsun hemşerim dercesine iki kolunu açıp, küçücük ellerini yumruk yapıp iki yana sallayarak ıhhh ıhhhh’ diyerek seni yanına oturturdu.Bir dönem bebek arabasına itiraz etti, kendisini Mei Tai ‘de tasıdık – gerçi bu durumdan ne ben ne Alican şikayetçiydi, bir dönem gündüz uykularında itirazları vardı anne kucağı haricinde hiçbir yer de yatmak istemezdi. Kısacası kendisi birazcık zor bir bebek, hiçbir zaman mutsuz değil, gülücükleri bol, güldü mü gözlerinin içi güler ama bizim balık kız koptu mu tam kopar. Hal böyle olunca ben gene verdim kendimi okumalara ve o zaman karşılaştım Dr. Sears ve ‘fussy baby’ kavramıyla, dilimize ‘hassas ilgi isteyen bebek’ olarak çevrilmiş, önce kitabı sipariş ettik ve kitap gelene kadar Arya’nın davranışlarını izlemeye başladık, bazı yönlerden özellikler Arya’ya uymasa da, Arya’nın beklentilerini anlamak açısından bize çok yardımcı oldu.

Peki Dr. Sears hassas ilgi isteyen bebek profilinin başlıca özellikleri nasıl tanımlamış:

• Aşırı hassastırlar: Bu bebekler çevrelerinde olup bitenin tamamıyla farkındadırlar ve ani değişikliklerden hiç hoşlanmazlar. Arya jetlag olmadı ama Kanada’ya geldiğimiz ilk 1.5 ay ağlamasını buna yoruyorum, alışamadı yavrucak.
• Sürekli kucak isterler Durmaksızın hareketlilik bu bebeklerin hayat biçimidir. Onlar her zaman kollarda ve göğüstedirler ve nadiren yatakta yatmayı kabul ederler. Öyle, besleyip altını değiştirdikten sonra yatağına yatırılmak asla onların tarzı olamaz. Sürekli kucakta taşınmak ya da ellerinden tutularak yürütülmek isterler. Kucağa alındıklarında ise en sevdikleri pozisyonu alana dek uzunca bir süre kıvranırlar. Kendilerini arkaya atma eğilimleri vardır, bu yüzden taşırken özel bir dikkat gerektirirler. Arya sürekli kucak istemedi ama her istediğinde sağolsun belli etti, anlaması kolay oldu.
• Kendi kendilerine rahatlayamazlar Bu bebekler kendi kendilerine sakinleşemez ve uyuyamazlar. Annenin kucağı koltuk, memesi emziktir onlar için. Babanın göğsü de yatak... Ancak sallanarak, pışpışlanarak, gezdirilerek sakinleşir ve uyurlar. İyice dalmadan, pozisyon değişikliğini hemen fark ederler ve yaygarayı basarlar. Ani bir ses, odanın ısısı, ışığın az yada çok olması, üstüne örtülen battaniyenin değiştirilmesi bile onların uykudan uyanmasına neden olabilir. Uyku,anne kucağı,anne memesi bize uyuyor.
• Sürekli ilgi isterler Düzenli yemek ve uykunun programlanması gibi terimler de bu bebekler için çok uzaktır. Kendi yataklarında yatmayı kesinlikle reddederler. Uyuyabilecekleri tek yer anne babalarının yanıdır ve geceleri sık sık uyanırlar. Gündüzleri ise nadiren uyuyarak anne babalarını ödüllendirirler. Her iki ya da üç saatte bir emzirilmek isterler. Genellikle memeden geç kesilmekle şöhret yapmışlardır. Bırakılsa üç yaşına kadar emebilirler. Yemekleri ise özel bir tören gerektirir. Birkaç lokmadan sonrasını yedirmek neredeyse imkansızdır ve öyle her şeyi yemezler. Seçicidirler! Bu bize kısmen uyuyor.

Peki ya bebekler neden huysuzluk yapar?

Duygusal ya da fiziksel olarak bir şeylere gereksinimleri vardır.İlgi isterler,karınları açıkmıştır,sıkılmış olabilirler,kolik olabilirler,anne rahmini özleme ve yeni yaşama uyum sağlama gibi nedenler bebekler de huysuzluğa yol açabilir. Nedenlere bakınca ne çok işleri var bu bebeklerin diyor insan. Örneğin; rahim bebek için sıcak, sakin ve huzurlu, alıştığı bir ortamken kendini bir anda bambaşka bir ortamda bulunca bazı bebekler bu yeni ortama alışmada zorluk yaşayabiliyorlar. Bunun içindir ki, bebekler ‘white noise’ yani saç kurutma makinası sesi gibi ya da sling gibi ürünleri severler, kendilerini alışmış oldukları ortamda hissederler.Ve bu nedenle huysuzluk yaparlar. Çevredekilerin “Kucağa alıştırma, her ağladığında kollarına alma, şımartma...” yönündeki tavsiyelerine kulak tıkamanızı öneririm. Çünkü bebeğin kucağa alınmak istemesinin nedeni, kucaktayken annesinin karnındaymışçasına onunla olma duygusunu yaşamasıdır. Doğru olan, bu bebeklerin daha fazla ilgiye, şefkate ve bakıma gereksinimleri olduğunu kabul etmek gerektiğidir.Başlangıçta çok yorucu gibi gözükse de eğer anne baba olarak bebeğinizi doğru gözlemleyebilirseniz, hem kendiniz hem de bebeğiniz çok şey kazanabilirsiniz. Dr. Sears olaya bir de şu açıdan bakmamızı öneriyor; “bebeğiniz istediğini alabilmek için sizinle nasıl mücadele ediyor bir düşünün, eğer doğru yönlendirmeyle bebeğinizi yetiştirirseniz eminim hayata adım attıkları ilk günlerde verdikleri bu mücadeleyi ilerleyen yıllarda da göstereceklerdir ve gelecekte güçlü, yaratıcı, sosyal bir birey olma olasılıkları yüksek olacaktır”.

HASSASLARA KARŞI TAKTİKLER

Anne karnındaymış gibi
Üç temel sakinleştirici vardır. Ritmik hareketler, yakın-sıkı iletişim ve sakinleştirici sesler. Bu sakinleştiricilerin bir arada bulunduğu yerlerden biri anne rahmidir. Peki siz ne yapabilirsiniz??? Bebeğinizi kucağınıza alın, isterseniz siz bir şarkı söyler istersenizde sakin bir müzik açarak ritmik hareketlerle dolaşabilirsiniz. Biz özellikle uyku öncesi yaşadığımız huysuzlukla şu şekilde başa çıkıyoruz, Alican Aryayı evin içinde seri bir şekilde yürüyerek dolaştırıyor, bu yürüyüş bazen 5 dk. sürerken bazen sakinleşmesi zaman alabiliyor,burdaki temel nokta babanın ritmik hareketleri ve kurulan yakın-sıkı iletişim.

Sık sık beslemeAnne memesinin bebekler için doğal sakinleştirici özelliği vardır. Bu nedenle Dr.Sears sık sık emzirmeyi öneriyor. Sık emzirilen bebekler az ağlar ve az ağlayan bebeklerse daha sakin ve huzurlu olurlar. Her ne kadar bizim kültürümüzde sık meme vermek hoş karşılanmasa da, uzmanlar bebek istedikçe emzirmenin yaralı olduğunu, onun sakinleşmesinde önemli bir role sahip olduğunu söylüyor.
Peki siz ne yapabilirsiniz ? İşi saatlerle programlamayın. Her istediğinde bebeğinizi emzirin. Emzirme saatlerinin siz de keyfini çıkarmaya çalışın, zaman çabucak ilerliyor bir bakmışsınız bebeğiniz emmek yerine yemek yemeğe başlamış.

Ağlamasına cevap vermeBebeğiniz ağlıyorsa mutlaka bir nedeni vardır. Acıkmıştır, altını pislemiştir, bir yeri ağrıyordur, ya da sadece sizin ona dokunmanızı istiyordur. Bu nedenle onun ağlamalarına cevap verin. Ağlar ağlar susar gibi bir mantık gütmeyin, zaten bebeğin ağlamasını dinlemek sizin için de duygusal açıdan zararlı olacaktır. Peki siz ne yapabilirsiniz?Öncelikle kendiniz için yapmanız gereken kendinize telkinde bulunmak olmalıdır, evet bebeğiniz ağlıyor olabilir ancak bu sizin kötü anne olduğunuz anlamına gelmiyor, ağlamak onun kendini ifade etme biçimi, bu sebepten bebeğinizin mevcut durumunu değerlendirin. Örneğin; beşiğinde karnı aç mı ?altı temiz mi?gazı var mı? gibi... Eğer bunların hepsini eliyorsanız belki bebeğinizin canı sıkılmış olabilir, onu kucağınıza alarak eğlenceli birşeyler yapmayı deneyebilirniz.

Tik tak oyunu (Ben hiç yapmadım)Masaj ile ilgili bazı araştırmaların sonuçlarına göre ise bebeği ayaklarından tutarak baş aşağı sallamanın sakinleştirici bir etkisi var. Tabi bebeğin altıncı ayı doldurmuş olması kaydıyla.
Uygulama: Bebeğinizi kalçasından güvenli bir şekilde tutarak baş aşağı çevirin ve saat rakkası gibi bir sağa bir sola sallayın. Bunun işe yaradığını görecekseniz. Tik tak yönteminin başarısı belki de bebeğinizin dokuz ay boyunca böyle durmuş olmasındandır. İşte anne karnını hatırlatan bir pozisyon daha!

Sihirli aynaBebekler için aynada kendilerini seyretmeleri en iyi sakinleştirme yollarından biridir. Birçok bebek aynada kendilerini gördükten beş on saniye sonra sakinleşirler.Peki siz ne yapabilirsiniz? Bebeğinizi büyük bir aynanın karşısına oturtun. Biz bu konuda şanslı sayılırız çünkü banyoda ve koridorda Arya’nın oturup oynayabileceği kocaman aynalarımız var, etkisi inanılmaz hemen gülücükler başlıyor.

Bebek masajıArya gaz sancıları çektiği dönemde masajdan çok yararlandık ancak ekstra bir sakinleştirme yöntemi olarak kullanmadım çünkü Arya koptu mu kopuyor  sakinleştirmek için açıkcası masaj aklıma gelmedi. Dr. Sears masajı tavsiye etmiş demek ki uygulayabilen ebeveynler var.

Sıcak yerlerBebeği sakinleştirmenin yollarından biri de ona sıcak bir ortam sunmaktır. Bu sıcak ortamların başında ise babaların göğsü gelir. Gerçekten de ilk üç aylık dönemde birçok bebek, babalarının göğsünde yatmayı çok severler.Alican bunu çok güzel tecrübe etti, Arya’yı Alican’ın göğüsüne bırak, mışıl mışıl saatlerce uyusun ama ne yazık ki bizim balık kızımız büyüdükçe anne göğüsünü de baba göğüsünü de terk-i diyar eyledi, tadı damağımızda kaldı Peki siz ne yapa bilirsiniz? Bebeğiniz göğsünüzün üzerine yüzükoyun yatırın-uzmanlar özellikle bu uygulamayı ebevylerin ve bebeğin mümkün olan en az kıyafetle yapılmasını öneriyor. Kulağı tam kalbinizin üstüne gelsin. Kalp atışınızın ritmine eklenen nefes alış veriş hareketleri bebeğinizi sakinleştirip, huysuzluk yapmasını önleyebilir.

İki kişilik ılık bir banyoBebekler suyu çok severler ve ilk başlarda ağladıkları doğrudur ancak banyoyu ailecek eğlenceli bir aktiviteye çevirebilirsiniz. Ilık banyo aynı biz yetişkinler gibi bebekler için de rahatlatıcı, sakinleştirici ve dinlendirici bir etkiye sahiptir. Bizim aile bunu üç kişilik ılık banyo keyfi olarak yapıyor ancak herkesin banyosu buna müsait olmayabilir.
Peki siz ne yapabilirsiniz? Yarıya kadar dolu bir küvetin içine oturun ve bebeğinizi göğsünüze yaslayın veya emzirin. Ilık su, rahat hareket edebilme şansı ve annesinin memesini emmenin bileşimi bebek için bulunmaz bir keyif olabilir. Arzu ederseniz çeşmeyi de azıcık açabilirsiniz. Suyun akış sesi bebeğinizin daha da rahatlatıcı bir etki yapacaktır. Ana rahmini en iyi örnekleyen yer banyo diyebiliriz.

Anlayacağınız üzere verilen taktiklerin birçoğunu uyguladık zamanla ıhhhh lamalar azaldı ancak bunun sebebi Arya’nın bize uymasından çok bizim ona uymamızdan kaynaklanıyor, yeri geliyor dışarda yerlerde sürünüyor , yeri geliyor şapka takmıyor. Onu bebekliğinden itibaren özgür bıraktık diyebilirim. Ben de nolacak Arya’nın bu hali diye düşünmeyi bıraktım, üç kişilik çekirdek aile ortamımızda alay konusu oldum:)

Alican’dan bana beste:

-Yaz bakalım, yaz bakalım
-Fussy leri yaz bakalım
-Kalemi bırak, kagıdı çıkar
-Fussy olan kim bakalım.

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Mrs. TikiTaka©